Son yıllarda insanlar sürekli yenilikler ve yeni trendler peşinde koşmaktalar. Moda, teknoloji, sanat, mimari hatta gıda sektörü bile yeninin peşinde koşmakta, tabii bu durum eski ürünlerin bir tür çöp haline gelmesine yol açmaktadır. Sonuçta ise üretimden tüketime pek çok organik ve sentetik atıkla karşılaşılmaktadır. Ortaya çıkan yeni bir fikir, ürün, hizmet çok hızlı şekilde üretilip hayata geçirilirken, çok daha kısa sürede tüketilebilmekte ve kullanım dışı kalmaktadır.
Her şey bu kadar çabuk tükenirken, dünyadaki doğal kaynakların da bu tüketimin içinde yer alması insanlığın geleceği için ciddi bir tehlike arz eder. İşte bu noktada ‘Sürdürülebilirlik’ ve ‘Geri Dönüşüm’ kavramları büyük önem taşımaktadır.
Aslında sürdürülebilirlik kavramı ilk olarak 1923 yılında Birleşmiş Milletlerin yayınladığı ‘’Ortak Geleceğimiz’’ raporunda ortaya çıkmıştır. Bu raporda sürdürülebilirlik; “İnsanlık; doğanın gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir.” şeklinde tanımlanmıştır. Tüm canlıların hayatlarını devam ettirebilmek için doğal kaynaklara ihtiyaç duyduğuna ancak tüm tüketimlerin gelecek nesilleri tehlikeye atmadan yapılması gerektiğine daha o tarihlerde değinilmiştir.
Geri dönüşüm ise mümkün olan atıkların çeşitli işlemlerden geçerek yeniden değerlendirilebilmesi ve üretim sürecine dahil olmasıdır. Geri dönüşüm daha az çöpün ortaya çıkmasını böylece hava, su ve toprak kirliliğinin azaltılmasını amaçlar. Birçok sektörde üretim süreçleri doğal kaynakları kirletmekte, fazlasıyla tüketmekte ve dünyaya zarar vermektedir. Geri dönüşüm; atık depolama – yakma ihtiyacının, çevre kirliliğinin azaltılmasına yardımcı olur. Malzeme tasarrufu yanında enerji tasarrufu da sağlar. Ayrıca geri dönüşüme uygun materyallerin ham madde olarak kullanılması ekonomik olarak fayda sağlar.
Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik kavramları mimaride de karşımıza çıkar. Hızlı nüfus artışı ve kentleşme ile birlikte artan yaşam alanları, okullar, hastaneler, marketler… vb yapılar inşaat sektörünün ilerlemesini sağlamıştır. Ancak birçok sektörde olduğu gibi inşaatlarda kullanılan yapı malzemeleri de doğaya zarar vermekte, doğal kaynakları tüketmektedir.
Bu yüzden EPSBLOCK çevre dostu ve sürdürülebilir bir yapıda tasarlanmıştır. İşlenme ve kullanım süreçlerinde doğaya zarar verecek gazlar salgılamaz. Hafif yapısı sayesinde taşınması daha kolaydır. Böylece nakliyesi için gerekli olan yakıt tüketimi daha azdır. Tüm mevsim koşullarına karşı dayanıklıdır. Zaman içinde çürüme ve ekstra masraf gerektirmez. Bu da fazla malzeme kullanımın önüne geçer. EPSBLOCK sürdürülebilir bu yapısı ile inşaat sektöründe bir fark ve farkındalık oluştururken, inşa edilen her yeni yapıda, dünyaya katkı sağlamaktadır.
Aslında tüm bireylerin içinde bulundukları topluma ve doğaya karşı sorumlulukları olmalıdır. Aksi halde gelecek nesillere bırakacak bir dünya olmayacaktır. Her birey kendi tüketiminde küçük de olsa değişiklikler yapar, geri dönüşüme katkı sağlarsa dünya kaynaklarının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması sağlanabilir.